Kitap okuyamadım, canim istemedi,yazmak da zor bu aralar..
O kadar herkes gibiyim ki;mesai saati bitimine kalan sureyi kafadan bilir,aktarmada düşen liraya hesaplar,her unlu ölümüne en on safta üzülürüm henüz dun adini duymuş olsam da...
Maneviyat.kupkuru,ha bir besmele yanına ıslata boğazımı.
Varsa yoksa,rüzgar yemeden ciğere iki fırt zehir çekmek için köşe bucak arayış kuytu kenarı...
O kadar herkes gibiyim ki;mesai saati bitimine kalan sureyi kafadan bilir,aktarmada düşen liraya hesaplar,her unlu ölümüne en on safta üzülürüm henüz dun adini duymuş olsam da...
Maneviyat.kupkuru,ha bir besmele yanına ıslata boğazımı.
Varsa yoksa,rüzgar yemeden ciğere iki fırt zehir çekmek için köşe bucak arayış kuytu kenarı...
Uç zeytin,beyaz peynir, az demli cay.
Bardak karton olsun lakin, atılmalı bir an evvel ele avuca yük olmada.
Tekrarların tekerrürü, zihin bile şaşkın taze sanıyor her bir anıyı.
Bilmem kaçıncı sefer duydun filancanin gönül teranesini.
Veyahut bıraksan ezberde geri durmaz bildiğin tek tük şiirlerden, o beyaz tenli kızın okul hikayesi..
Güneşe direnen perdenin boyası farklı sadece otobüs camındaki..
Kırmızı,mavi.beyaz..
Tan kızılında, gün ağrısında hepsi karanlık..
Bardak bardak yemin içsek de faydasız.
Bardak bardak yemin içsek de faydasız.
Giden ilk trene almıştım localı bileti.
Hani yeşil karton, baş parmak kadar boyu..
Kemer deliği acar gibi,elinde demir delgeç konduktur..
Bu çok eski hikaye,az bayat fakat boğazımızı ıslattık ya hani.
Ya bismillah, vira doğan güneş..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder